Meme hastalıklarının taramasında ve tanı süreçlerinde yaygın şekilde kullanılan mamografi tetkiki, düşük dozlarda X ışını kullanılarak uygulanan bir çeşit radyolojik görüntüleme teknolojisidir. Bilhassa meme kanseri vakalarının erken aşamada teşhisi için büyük avantaj sağlayan mamografi uygulamasının, doktorlar tarafından 40 yaş itibari ile rutin olarak uygulanması tavsiye edilmektedir. Hastalar genellikle mamografinin radyasyon açısından herhangi bir risk oluşturup oluşturmadığı konusunda endişe ederler. Ancak mamografi uygulaması sırasında yayılan radyasyon dozajının çok düşük olduğunu hatırlatmak gerekir. Mamografinin kanıtlanmış herhangi bir zararı yoktur. Adana’da hastalarına hizmet veren Genel Cerrahi Uzmanı Operatör Doktor Metin Altınkaya, mamografi hakkında merak edilenleri sizler için anlattı.
Mamografiyi basitçe tanımlamamız gerekirse meme röntgeni diyebiliriz. Düşük düzeyde X ışını kullanan mamografi teknolojisi, meme dokusunun görüntülenmesini ve doktor tarafından değerlendirilmesini sağlar. Bir çeşit radyolojik görüntüleme yöntemidir. Mamografi tetkiki ile doktor, fiziki muayenede fark edilemeyen bazı durumları tespit edebilmektedir. Meme dokusundaki farklılıklar, kötü ya da iyi huylu lezyonlar mamografi teknolojisi ile tespit edilip incelenebilir.
Mamografi, meme kanseri olgularının erken dönemde teşhis edilmesi için en önemli araçların başında gelir. Kadınlar arasında en yaygın görülen kanser türlerinden biri olan meme kanserine karşı, herhangi bir şikayeti olmasa bile her kadının 40 yaşından sonra rutin mamografi çektirmesi gerekir.
Memenin boyutunda veya şeklinde değişikliklerin yaşanması ve benzeri durumların araştırılması için meme ultrasonografisi ve mamografi tetkikine başvurulur.
Mamografi uygulaması için herhangi bir ön hazırlığa ihtiyaç duyulmaz. Mamografi çekimi için ideal zaman aralığı regl döneminin bitmesinin ardından gelen ilk haftadır. Buna karşın diğer günlerde de mamografi çekilebilmektedir. Mamografi çekileceği gün hastanın pudra veya deodorant kullanmaması tavsiye edilir.
Hasta muayeneye gelirken varsa eski mamografi sonuçlarını da yanında getirmelidir. Bu sayede doktor eski ve yeni mamografi filmlerini karşılaştırarak meme dokusundaki küçük farklılıkları tespit edebilir. Bu farklılıklar kanser belirtisi olabileceği için ihmal edilmemelidir. Bu kıyaslama mevcut lezyonun iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğu konusunda da doktora ipucu verir. Bu sayede hasta gereksiz bir biyopsi uygulamasından kurtulmuş olur.
Meme Görüntülemesinde ve meme hastalıklarının tetkikinde yeni bir teknoloji olarak değerlendirebileceğimiz dijital mamografi, günümüzde meme kanseri taramaları için kullanılan temel tanı yöntemi olmuştur. Klasik mamografiden farkı dijital görüntüler elde etmemize olanak sağlamasıdır. Elektronik algılayıcılar ile çalışan dijital mamografi, yüksek çözünürlüklü ve özel monitörler ile uygulanır. Büyütme, ölçme ve kontrast ayarı gibi çok sayıda artı sunmaktadır.
Mamografi esnasında emmenin plastik plakalar ile baskılanması gerekir. Bu da hastanın bir miktar rahatsızlık duymasına yol açar. Fakat bu acı veya ağrı kısa süre içerisinde herhangi bir müdahale gerektirmeden, kendiliğinden geçer. Meme hassasiyeti daha yüksek olan kadınların, rahatsızlık yaşamamak için mamografi çekimini regl dönemi sonrasına bırakmasında fayda vardır.
Meme kanseri kadınlarda en yaygın görülen kanser türlerinin başında gelir. Aynı zamanda ölüm oranları değerlendirildiğinde de en tehlikeli kanser türleri arasında yer alır. Kadınların 70 yaşına kadar yaklaşık yüzde 13’lük bölümünde meme kanseri görülme olasılığı vardır. Kanserin bir kitle meydana getirmesi kimi zaman birkaç sene kimi zaman ise daha uzun sürer. Tümör erken aşamada herhangi bir ağrı, rahatsızlık veya benzeri bir şikayete yol açmadığı için sinsi bir büyüme ivmesi gösterir. Eğer bu dönemde meme kanseri tespit edilirse, tedavide başarıya ulaşma şansı son derece yüksektir. Bu yüzden tarama mamografisi büyük önem taşır. Kanserli kitlenin elle muayenede fark edilebilecek düzeye gelmeden tespit edilebilmesi ve gereken önlemlerin alınabilmesi için tarama mamografisinin aksatılmadan yapılması gerekir. Tarama mamografisinin yaygın olarak düzenli uygulandığı ülkelerde meme kanserinden kaynaklanan ölüm oranlarında yüzde 30’a varan bir azalma olduğu görülmektedir.
Mamografi uygulamasında yaş sınırı olduğunu söyleyebiliriz. 40 yaşından genç kadınlarda ciddi bir şüphe yoksa, mamografi çekilmesi tavsiye edilmez. Meme dokusu yapısı itibariyle yağ ve süt bezinden meydana gelir. Mamografi çekiminde yağ dokusu siyaha benzer bir renkteyken, süt bezi ise daha çok beyaza yakın bir tondadır. Meme kanseri süt bezi içerisinden çıkar. Bu yüzden mamografide beyaz tonlarda görülmektedir. 40 yaşından genç kadınlarda meme dokusunda süt bezi yapısı hakimdir. Yani zaten beyaz tonlarda olan süt bezleri içerisinde yine benzer renkte olan meme kanseri dokusunu ayırt etmek oldukça zordur. Fakat 40 yaş itibari ile meme dokusu içerisinde süt bezi yapısı gerilemeye ve yerini yağ dokusuna bırakmaya başlar. Bu da siyah bir yapı içerisinde beyaz tonlarda görülen meme kanseri kitlesinin daha kolay ayırt edilmesini sağlar.
Eğer bir kişinin ailesinde meme kanseri öyküsü varsa ve ailede erken yaşlarda emme kanserine yakalanan kişiler mevcutsa, bu kişilerin daha genç yaşlardan itibaren takip altında tutulması gerekir. Bu gibi risk unsurlarının olduğu kişilerde 35-40 yaş aralığında mamografi taramalarına başlanabilir. Bunun yanı sıra muayene esnasında kanser şüphesi varsa 40 yaşından genç kadınlarda mamografi uygulanabilir. Yine de öncelikli tarama yöntemi olarak bu grupta meme ultrasonografisi ve meme MR’ına başvurulur.
40 Yaş itibariyle her kadın yıl içerisinde bir defa mamografi çektirmelidir. Daha genç yaşlardaki bireyler için ise klinik muayene sonucunda gerek görülürse mamografi çekilir. Yüksek risk grubunda yer alan genç kadınlar, aile bireyleri ve yakın akrabalarında meme kanseri öyküsü bulunanlar daha erken yaşlarda başlayabilirler. Yakın aile bireylerinin meme kanseri tanısı aldığı yaştan on yıl önce mamografi taramasına başlanabilir. Ailevi açıdan risk grubunda bulunanlar 30 yaş itibariyle mamografi çektirmelidirler. Ancak mamografinin yanı sıra doktorun tavsiyesi ile Meme MR’ı ve Meme Ultrasonografisi tetkiklerine de başvurulabilir.
Meme kanserinin yaygın görülen bir kanser türü olması ve tedavisinde erken tanının sağladığı avantajlar düşünüldüğünde mamografinin neden olduğu radyasyon riski, alınabilir bir risktir. Mamografi sırasında maruz kalınan radyasyon çok düşük dozdadır ve hastalar için kanıtlanmış herhangi bir zararı bulunmaz. Mamografi çekiminde kişi ortalama 0,7mSv radyasyona maruz kalır. Daha açık ifade etmemiz gerekirse bu doz, yetişkin bir insanın günlük yaşantısında üç ayda maruz kalacağı radyasyona eşittir.
Dijital mamografinin, meme kanseri olgularının teşhisinde en başarılı yöntem olduğunu söylemek mümkündür. Fakat kitlelerin bir bölümü mamografi ile tespit edilemeyebilir. Bilhassa meme dokusu yoğun olan bireylerde küçük kitleleri ayırt etmek daha zordur. Bu yüzden meme dokusu yoğun kadınlarda mamografiye ek olarak meme ultrasonografisi ve meme MR’ına başvurulabilir.
Mamografi çekimi son derece pratik ve hızlı bir tarama yöntemidir. Ortalama on – on beş dakika gibi kısa bir süre içerisinde tamamlanabilmektedir.
Copyright © 2025 Op. Dr. Metin Altınkaya Tüm Hakları Saklıdır.