Meme Kanseri Tipleri

Sayfa İçeriği

Meme kanseri, temel olarak iki ana gruba ayrılır: Eğer kanser hücreleri süt bezinden kaynaklanıyorsa, bu tipe lobüler karsinom denir. Diğeri ana grup ise süt kanallarında oluşan kanserdir ve bu durum duktal karsinom olarak adlandırılmaktadır. Bu ik ana kategori, kanserin yayılım durumuna göre daha fazla alt gruba ayrılabilir.

Eğer kanser, sadece süt bezinin içinde kalıyorsa, buna lobüler karsinom insitu (LCIS) denir. Söz konusu evrede, kanser hücreleri henüz çevresel dokulara yayılmamıştır. Ancak eğer kanser, süt bezinin dışına çıkarak çevre dokulara yayılmışsa, bu duruma invaziv lobüler karsinom denir.

Günümüzde lobüler karsinom insitu (LCIS), genellikle kanser olarak kabul edilmemektedir. Bunun nedeni, bu tür bir durumun genellikle daha ileri aşamalara geçerek invaziv bir forma dönüşmemesidir. LCIS, çoğunlukla sadece süt bezinde bulunan bir değişiklik olarak değerlendirilir ve bu durum, ilerleyen süreçte ciddi bir tehlike oluşturmaz. Bu nedenle, LCIS'in yönetimi genellikle dikkatli izleme ve takip ile yapılır. Adana’da hizmet veren genel cerrahi doktoru Opr. Dr. Metin Altınkaya meme kanseri tiplerini anlattı.

Karsinoma İn Situ

Kanser hücreleri, bazal membranı aşarak yayılıp yayılmadıklarına göre iki ana gruba ayrılır: in situ ve invaziv.

Yayılmayan meme kanserleri, kaynaklarına göre duktal karsinom in situ ve lobüler karsinom in situ olarak iki ana gruba ayrılmaktadır. Bu sınıflandırma, kanserin oluştuğu bölgeye bağlı olarak belirlenir. Bu tür kanserler, meme dokusundaki spesifik alanlardan kaynaklandıkları için bu şekilde sınıflandırılırlar.

Özellikle 1980'li yıllardan itibaren, tarama mamografilerinin yaygınlaşmasıyla birlikte, yayılmayan in situ kanserlerin meme biyopsileri arasındaki görülme sıklığı %1.4’ten %10’lara, genel meme kanserleri içindeki oranı ise %5’ten %15’e kadar yükselmiştir.

Duktal Karsinoma İn Situ (DKİS) Nedir?

Duktal karsinoma in situ (DKİS), meme kanserinin gelişimindeki en erken aşama olarak değerlendirilir. Bu evrede, kötü huylu epitel hücreleri süt kanallarında kalarak bazal membranı aşmadan çoğalır. Anormal hücreler, süt kanallarında hapsolmuş durumda olup, yayılma potansiyeline sahip değildir. Geçmişte %3-5 oranında görülen DKİS, tarama mamografilerinin artmasıyla %16 seviyelerine ulaşmıştır.

DKİS'in doğal seyrinin ne olacağı ise belirsizdir. Bu lezyonun invaziv duktal karsinom haline dönüşme olasılığı, yaklaşık 30 yıl içinde %30 ile %50 arasında değişiklik göstermektedir. DKİS, genellikle kadınlarda görülmesine rağmen, erkeklerde meme kanserinin %5'ine de yol açmaktadır.

Farklı tipler arasında nonkomedo, papiller, mikropapiller, kribriform ve komedo kanserleri bulunmaktadır. Her bir tür, kendine özgü özellikleriyle tanı sürecinde dikkate alınması gereken önemli unsurlardır.

Duktal Karsinoma in situ Tanısı Nasıldır?

in situ duktal kanserler, çoğunlukla muayene sırasında belirgin bir semptom ortaya koymaz.. Ancak, bazı durumlarda meme başından tek bir kanaldan kanlı veya şeffaf bir sıvı akışı ortaya çıkabilir. Mamografi taramalarında ise bu kanserler sıklıkla tesadüfen düzensiz, küçük boyutlu kireçlenmeler (pleomorfik mikrokalsifikasyon) olarak gözlemlenebilir.

Duktal Karsinoma in situ Tedavisi Nasıldır?

Tedavi sürecinde cerrahi yöntemler ile birlikte radyoterapi de kullanılmaktadır. Hastalık yönetiminde bu yöntemler önemli bir yer tutmaktadır. Cerrahiden veya radyoterapiden sonra, bazı hastalara antihormonal tedavi önerilebilmektedir.

Belirgin bir kitle bulgusu olmadığı için, mikrokalsifikasyonlar genellikle tel veya radyoaktif maddelerle işaretlenerek alınmaktadır. Tek odaklı kanser durumunda, çevresinde yeterli sağlıklı doku bırakılarak meme koruyucu cerrahi gerçekleştirilir. Radyoterapi, kalan meme dokusunda mikroskobik tümör odakları olabileceğinden dolayı uygulanır.

Mikrokalsifikasyonların yaygın olması durumunda, tüm meme dokusunun çıkarılması gerekebilir. Bu işlem, basit mastektomi veya deri koruyucu mastektomi şeklinde yapılır ve sonrasında implant ile onarım sağlanabilir. Böyle durumlarda, tam iyileşme oranı %100’e kadar çıkabilir. Invaziv odak bulunmayan DKİS’de, koltukaltı lenf bezlerinin tutulumu nadirdir; bu oran %1-3 civarındadır. Ancak, tüm memenin çıkarılacağı hastalarda, daha kötü özellikler taşıyan bazı tiplerde koltukaltı lenf bezlerinden ilk lenf bezini örneklemek için sentinel lenf nodu biyopsisi yapılması gerekebilir.

Tedavi başarısı bu hastalarda genellikle oldukça yüksektir. Ayrıca, DKİS, invaziv meme kanseri ile birlikte görülebileceğinden, tedavi stratejisi ve iyileşme beklentisi, mevcut invaziv kanserin özelliklerine göre belirlenir.

DKİS Neden Tedavi Edilir?

Yayılma riski taşımadığı düşünülen bir durum için cerrahi müdahale, radyoterapi veya antihormonal tedavi gereksinimi kafa karıştırıcı bir konu olabilir. Ancak, DKİS'in yayılma potansiyeli olmadığı kabul edilse de zamanla invaziv, yani yayılan bir kanser haline dönüşme olasılığı mevcuttur. Ayrıca, tetkiklerin tespit edemeyeceği kadar küçük invaziv kanserlerle birlikte bulunma ihtimali de vardır. Günümüzde hangi hastaların kanser riski taşıdığına dair kesin testler mevcut değildir. Bu sebeple, DKİS tanısı konulan neredeyse tüm hastaların tedavi edilmesi zorunludur. Hastalığın ilerlemesini engellemek için uygulanan tedavi aşamaları son derece kritik bir öneme sahiptir. Bu süreç, iyileşme ve sağlığın korunması açısından hayati bir rol oynamaktadır.

Lobüler Karsinoma in situ (LKİS)

Anormal hücrelerin sadece lobül içinde kalması durumu lobüler karsinom in situ olarak tanımlanır. Bu, hücrelerin çevre dokulara yayılmadığını belirtir. Bu durumda, hücreler çevresindeki dokulara yayılmadan lobül içerisinde bulunur. Bu terim "karsinoma" kelimesini içermesine rağmen, meme kanseri anlamına gelmez ve bu nedenle kanserle karıştırılmamalıdır. İnvaziv hastalık için bir öncü durum olarak değil, risk artışını gösteren bir belirteç olarak kabul edilir. İki memede kanser riski, 8 ila 10 kat oranında artış gösteriyor ve bu durum dikkate alınması gereken bir faktördür.

Bu, çeşitli risk faktörlerinin etkisiyle önemli bir endişe kaynağıdır.

LKİS Saptanan Kadınlar Nasıl Takip Edilmelidir?

Lobüler karsinoma in situ (LKİS) tanısı konan kadınların, 6-12 ay aralıklarla doktor muayenesine gitmeleri gerekmektedir. Ayrıca, 30 yaşından itibaren her yıl mamografi ve meme ultrasonu çektirmeleri önerilir. Yaşın 25’i geçmesiyle birlikte, meme değerlendirmesi için MR görüntülemesi önerilmelidir. Bu yöntem, erken tanı açısından önemli bir avantaj sağlayabilir.

LKİS Saptanan Hastalarda Meme Kanseri Gelişmesi Önlenebilir mi?

Meme kanseri riskini azaltmak isteyen kadınlar, lobüler karsinoma in situ tanısı aldıktan sonra tamoksifen veya raloksifen gibi tedavi seçeneklerini değerlendirebilirler. Tamoksifen, hem menopoz öncesi hem de sonrası dönemlerde kullanılabilen bir ilaçtır, ancak raloksifen yalnızca menopoza girmiş kadınlar için uygundur.

Meme kanseri riskini önlemek amacıyla en etkili yaklaşım, her iki meme dokusunun cerrahi olarak alınmasıdır. Bu işlemden sonra, plastik cerrahi yöntemleri ile protez yerleştirme ve diğer rekonstrüktif teknikler uygulanarak kozmetik açıdan tatmin edici sonuçlar elde edilebilir.

Diğer Tedaviler