Meme kanserine karşı alabileceğimiz önlemlerin arasında düzenli, rutin yıllık kontroller önemli bir yer tutar. Yıllık rutin taramalarını aksatmayan hastalarda tümör fazla büyümeden ve koltukaltlarında lenf bezlerine yayılmadan kanserin teşhis edilmesi mümkündür. Bu durum tedavinin başarılı olmasında etkilidir. Yayılım göstermeyen, 1cm’den küçük tümörlerin kemoterapi gerekmeksizin, radyoterapi ve hormonterapi gibi uygulamalarla tedavi altına alınması mümkündür. Hastalığa yakalanmayı önlemese de yıllık rutin kontroller, hastalığın çok daha erken aşamada tanı almasını ve daha kolay tedavi edilmesini mümkün kılar. Dünya genelinde kadın bireylerde en yaygın görülen kanser türü meme kanseridir. Aynı şekilde ölümle sonuçlanan kanserler arasında da meme kanseri büyük bir paya sahiptir. Fakat dünyada rutin meme kontrollerinin yaygın şekilde uygulandığı ülkelerde, meme kanserinden kaynaklanan ölümler büyük oranda önlenmiştir. Siz de yıllık meme kontrollerinizi yaptırarak meme kanserine ve diğer meme hastalıklarına karşı tetikte olabilirsiniz.
Her kadın 20 yaşından itibaren kendi kendine meme muayenesi yapmalı, 3 yılda bir de doktor muayenesine gitmelidir. 40 yaşından sonra ise yıllık periyotlar halinde meme muayenesine gidilmelidir.
Yirmi yaş itibariyle her kadın kendi kendine meme muayenesi yapmayı öğrenmeli ve düzenli olarak yaptırmalıdır. Regl döneminin başlangıcından sonraki yedinci gün (regl döngüsünün yol açtığı hormonal değişikliklerin etkisinin minimalize olduğu dönem) kendi kendine meme muayenesi yapmak, alışkanlık haline getirilmeli. Menapozda olan kadınlar ise her ayın, aynı günü kendi kendine meme muayenesi rutinini devam ettirmelidir.
40 yaşına gelinceye kadar her kadının üç yılda bir olmak üzere doktor muayenesine gitmesi tavsiye edilir. Ancak 40 yaş itibari ile bu periyot yılda bir defa olarak güncellenmelidir. Meme kanseri ve diğer meme hastalıklarına karşı erken teşhis için rutin doktor kontrolleri büyük önem taşır.
Meme sağlığı açısından 40 yaş önemli bir dönüm noktasıdır. 40 yaşından sonra her yıl tarama amacıyla mamografi çektirilmesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından önemle tavsiye edilir. Ancak ailesinde meme kanseri öyküsü barındıran risk grubundaki bireyler 35 yaş itibari ile mamografi ve gerekli görülürse meme MR’ı çektirmeye başlamalıdırlar.
Genetik faktörlerin dışında yer alan, değiştirilebilir risk unsurları vardır. Bunlar alkollü içecek tüketimi, beslenme alışkanlıkları veya sigara kullanımı gibi yaşam tarzı alışkanlıklarıdır. Bu risk unsurlarını hayatımızdan çıkarmak ve sağlıklı alışkanlıklarla değiştirmek hastalıktan korunmada önemli bir rol oynar.
Tıpkı diğer kanser türlerinde olduğu gibi meme kanseri ile mücadelede de erken tanı ve doğru tedavi planlamasının önemi büyüktür. Yıllık rutin meme kontrollerinin ve tarama testlerinin ihmali, olası bir hastalık karşısında geç kalınmasına ve tedavinin başarı şansının düşmesine yol açabilir.
Her sekiz kadından birinde karşımıza çıkan meme kanserinin yaygınlığını anlatmak için ülkemizde her yıl 25 bin kadına meme kanseri tanısı konulduğunu hatırlatmak gerekir. Ancak günümüzde gelişen tarama teknolojileri ve rutin kontroller sayesinde hastalıklar erken tanı alıyor ve başarı ile tedavi edilebiliyor.
Yaş ilerledikçe hastalığa dair riskin arttığını unutmamak gerekiyor. Ailenin tıbbi geçmişi, regl döngüsünün erken başlaması, menopoza geç girmiş olmak, hareketsiz yaşam tarzı, obezite, alkollü içecekler, radyoterapi ışınları, doğum kontrol hapları ve sigara kullanımı hastalığa dair önemli risk unsurları arasında yer alır.
Meme kanserinden şüphelenmenizi gerektiren belirtiler ise şu şekildedir:
Erken aşamada tanı alan meme kanseri olgularında memenin alınmasına gerek kalmaksızın, tümöre doğrudan müdahale edilebilmektedir. Kendi kendine meme muayenesi, yıllık rutin doktor muayenesi ve 40 yaş itibariyle başlatılan mamografi tetkikleri sağlık açısından büyük önem taşır. Şüphe arz eden kitlelerden kalın iğne biyopsisi alınarak, söz konusu kitlenin iyi huylu mu yoksa kötü huylu mu olduğunun anlaşılması, eğer kitle kötü huyluysa türünün saptanması da meme kanserinin erken evrede tespit edilmesini sağlar. Tedavide ilk amaç meme dokusunun alınmaması ve doğrudan tümöre müdahale edilmesidir. Ancak ilerlemiş düzeyde tespit edilen meme kanserinde böyle bir şans olmayabilir. Günümüzde meme dokusunun alınması gereken vakalarda bile, aynı seans içerisinde meme protezi yapılabilmektedir.
Copyright © 2025 Op. Dr. Metin Altınkaya Tüm Hakları Saklıdır.