Canlı dokulardan alınan örneklerin analiz edilmesi ve dolayısıyla hastalıklara ilişkin tanı konulması için kullanılan ince iğne biyopsisi tanı sürecini hızlandıran ve kolaylaştıran bir uygulamadır. Genellikle lenf nodları, tiroid nodülleri, akciğer nodülleri ve tükürük bezi kitlelerinin tanısında kullanılan ince iğne biyopsisi son derece güvenli ve konforlu bir tanı yöntemidir. İnce iğne biyopsisi hem hasta açısından hem de doktor açısından bazı önemli avantajlar barındırır. Hastayı cerrahi girişimlerden veya anestezi uygulamasından kurtaran ince iğne biyopsisi on beş ila otuz dakika gibi kısa bir zaman aralığında tamamlanabilmektedir. Her yaş grubundan hastada kullanılabilen bu yöntem hamilelik döneminde dahi güvenle uygulanabilir. Adana’da hastalarına hizmet veren Genel Cerrahi Uzmanı Operatör Doktor Metin Altınkaya, ince iğne aspirasyon biyopsisi hakkında merak edilenleri sizler için anlattı.
İnce iğne biyopsisi görüntüleme teknolojilerinin ışığında bir kitle veya nodülden tanı koyma amaçlı hücre örnekleri almak için kullanılan bir yöntemdir. Eski yıllarda doku veya hücre örneği almak için cerrahi girişimler uygulanırken günümüzde hedeflenen kitlenin dışındaki sağlıklı dokulara zarar vermeden; kolay, hızlı ve konforlu şekilde doku ve hücre örneği almak mümkündür.
İnce İğne Biyopsisi genellikle baş ve boyun hastalıklarının, akciğer nodüllerinin ve cilt altı nodüllerinin tanı sürecinde kullanılmaktadır.
Bilindiği gibi radyolojik görüntüleme teknolojileri, doktora şüpheli kitlenin çevre dokular ile ilişkisi, yeri, büyüklüğü ve kanlanması hakkında önemli veriler sağlar. Ancak kitlenin hastalıklı veya kanserli olup olmadığı hakkında herhangi bir veri sunmaz. Bu yüzden kitleden alınan doku veya hücre örneğinin, patolog tarafından mikroskop altında incelenmesi gerekir. İnce iğne biyopsisi kolay erişilebilen, hasta açısından ağrısız, konforlu ve güvenli bir yöntem olmakla birlikte hızlı sonuç veren bir tanı yöntemidir. Tedavi planlamasında ve uygulamasında doktor için önemli bir yol gösterici niteliğindedir. Hem hasta hem de doktor açısından önemli avantajlar sunar. Biyopsi tetkiklerinin sonucunda kitlesi iyi huylu çıkan hastalar gereksiz cerrahi ve anestezi uygulamalarından korunmuş olur. Kötü huylu kitlenin tespiti halinde ise ameliyatın kapsamının doğru şekilde planlanmasını sağlar.
İlk olarak hastaya biyopsi işlemine dair bilgiler verilir. Ardından biyopsi alınması planlanan bölge, ultrasonografi cihazı ile değerlendirilir. Sonrasında antiseptik ile uygulama bölgesi temizlenir. Biyopsi işleminde kullanılacak olan malzemeler için steril koşullar hazırlanır. Lokal anestezi tekniği ile biyopsi bölgesi uyuşturulur. Çok ince uçlu enjektör iğnesi, görüntüleme teknolojisinin rehberliğinde, hedeflenen nodüle uygulanır. İnce iğne biyopsisi birkaç defa tekrarlanır. Eğer baş ve boyun bölgesine biyopsi uygulanıyorsa işlem boyunca hastanın yutkunmaması, konuşmaması veya öksürmemesi gerekir. Biyopsi sonucunda elde edilen örnekler mikroskop altında incelenmek üzere özel camlara püskürtülür. İnce iğne biyopsisi sırasında odada yer alan patolog, hastanın vücudundan alınan numuneyi özel boya ile boyar ve yeterli olup olmadığına karar verir. İnce İğne Biyopsisinin süresi 15 ila 30 dakika arasında değişebilmektedir.
İnce iğne biyopsisi, vücudunda şüpheli bir kitle bulunan ve doktor tarafından tavsiye edilen tüm hastalara, herhangi bir yaş sınırı olmaksızın uygulanabilmektedir.
Gebelik süreci devam eden hastalarda nodüllere yaklaşım değişmez. Şüpheli klinik bulgular var ise hücresel tanı konulabilmesi için İnce İğne Biyopsisine başvurulabilir. Hamilelik sürecinde anne veya çocuk sağlığı açısından herhangi bir risk barındırmaz.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi kitlenin ve nodülün hangi türde hücreler meydana getirdiğini tespit etmek, hastalıklara dair daha kesin tanı koymak ve dolayısıyla tedavi planlamasını da daha doğru yapmak için yapılır.
Yapılan bilimsel çalışmaların sonuçları incelendiğinde ince iğne aspirasyon biyopsi işleminin vakaların yalnızca %0,00012’lik kısmında hücre ekimine rastlanmıştır. Yani bunun çok nadir karşılaşılan bir risk unsuru olduğunu söyleyebiliriz. Bundan dolayı hastalar herhangi bir kaygıya kapılmadan güvenle ince iğne biyopsisi yaptırabilirler.
İnce iğne biyopsisi, bölge lokal anestezi ile uyuşturulduktan sonra gerçekleştirildiği için hastaya acı vermez. Yalnızca hafif düzeyde bir rahatsızlık hissi yaşanabilir ancak yine de son derece konforlu ve acısız bir uygulamadır.
Çok sayıda organ üzerinde başarı ile uygulanabilen ince iğne biyopsisi genellikle akciğer, cilt, baş ve boyun bölgelerinde kullanılmaktadır.
İşlem süresi 15 dakika ile yarım saat arasında bir zaman diliminde tamamlanabilen, hızlı bir tanı yöntemidir.
İnce iğne biyopsisi doğru şekilde gerçekleştirdiği taktirde ciddi bir yan etki riski barındırmaz. Cilt yüzeyinde iğne girişinden kaynaklanan hafif ve geçici morarmalar dışında herhangi bir yan etki ile karşılaşılmaz.
İnce iğne biyopsisi görüntüleme teknolojilerinin rehberliğinde, doğru yerden ve doğru şekilde uygulandığında sağlıklı doku ve organlar üzerinde herhangi bir hasara veya komplikasyonlara neden olmaz. Buna karşın nadiren uygulama bölgesinde kanama, şişkinlik, morarma veya rahatsızlık hissi meydana gelebilir. Fakat tüm bu komplikasyonlar, herhangi bir müdahaleye gerek kalmaksızın kısa süre içerisinde kendiliğinden iyileşecektir.
İnce iğne biyopsisinin öncesinde hastaların kanama tahlilleri incelenmeli ve eğer hasta kan sulandırıcı ilaçlar kullanıyorsa doktorunu bu konuda bilgilendirmelidir. Doktorun tavsiyesi ile kan sulandırıcı ilaçların kullanılması bırakılabilir. Ekstra bir ön hazırlık gerektirmeyen ince iğne biyopsisinin ardından, işlem uygulanan bölgenin 24 saat süresince su ile temas etmemesinde fayda vardır. Hasta ince iğne biyopsisi sonrasında herhangi bir rahatsızlık veya acı hissederse ağrı kesici ilaçlar kullanabilir. Ancak aspirin benzeri aynı zamanda kan sulandırıcı etkisi olan ilaçlar konusunda temkinli davranmak gerekir.
Günümüzde yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları değerlendirildiğinde ince iğne biyopsisinin verdiği sonuçların yüzde 85,7 – 95,4 oranında değişen bir doğruluk yüzdesine sahip olduğu görülmektedir. İnce iğne ile uygulanan biyopside kimi zaman yeterince hücre alınamayabilir. Veya dokunun içerisinde ölü hücreler bulunabilir. Kimi zaman da numunenin içerisine kan karışır. Tüm bu etkenler patolojik tanının konulmasını zorlaştıran etmenlerdir. Elde edilen doku örneğinin yetersiz olması işlemin tekrarlanmasını gerektirebilir. Yani sonuçların güvenilirliği açısından kalın iğne biyopsisi daha cazip bir seçenektir.
Biyopsi işleminin ardından hastanın baş dönmesi yaşamaması için bir süre oturması tavsiye edilir. Birçok hasta kendisini iyi hisseder ve biyopsi sonrası normal yaşantısına kaldığı yerden devam eder. Biyopsi bölgesine uygulanan pansuman birkaç saatin ardından çıkartılabilmektedir. Bölgede hissedilebilecek muhtemel ağrılarla mücadele için aspirin dışında farklı ağrı kesiciler kullanılabilir. Bölge, su ile temastan korunmalı ve bir süre herhangi bir ağır iş yapılmamalıdır. Biyopsi işleminin sonuçlarının patoloji laboratuarından gelmesi birkaç günlük zaman alabilmektedir.
Hayır, uygulanan lokal anesteziden dolayı işlem sonrasında şiddetli bir ağrı hissedilmez.
İnce iğne biyopsisi gerekli görülen her birey için güvenle uygulanabilmektedir. Herhangi bir alt ya da üst yaş sınırı yoktur.
Copyright © 2025 Op. Dr. Metin Altınkaya Tüm Hakları Saklıdır.